Erkek kadını döverse cezası nedir ?

emniyet

Global Mod
Global Mod
Erkek Kadını Döverse, Ceza Ne Olmalı?

Birçoklarımız, son yıllarda artan şiddet olayları ve hukuki süreçler üzerine düşüncelerini forumlarda paylaşıyor. Fakat erkek kadına şiddet uyguladığında, cezai yaptırım ne olmalı sorusu genellikle tek bir yönüyle ele alınıyor: ‘Özellikle psikolojik şiddetin ve fiziksel şiddetin bir arada olduğu durumlarda ceza ne kadar caydırıcı olur?’ Bu yazıda bu soruyu cesur bir şekilde ele almayı ve etrafında dönen tartışmaları derinlemesine incelemeyi amaçlıyorum. Erkeklerin fiziksel gücü, kadının psikolojik ve empatik doğasıyla nasıl bir etkileşim içeriyor? Ceza nasıl olmalı ve mevcut sistem kadınların korunmasında gerçekten yeterli mi?

Şiddet ve Hukuk: Yasal Düzenlemeler Ne Kadar Etkili?

Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda son yıllarda bazı olumlu gelişmeler yaşansa da, hala sistemde birçok eksiklik bulunuyor. Kadına şiddet uygulayan erkeklerin cezalandırılması gerektiği açık bir gerçek, fakat cezaların uygulanabilirliği ve ne kadar etkili olduğu ayrı bir tartışma konusu. Özellikle ağır cezaların verilen mesaj açısından önemli olduğunu savunanlar var, fakat uygulamada bu cezaların caydırıcılığını sorgulayan çok sayıda örnek de bulunmakta.

Kadına şiddet uygulayan bir erkeğin, ne kadar güçlü bir cezayla karşılaşacağı, davanın sonuçlanmasıyla doğrudan ilişkili. Ancak burada şu soruyu sormak zorundayız: Eğer erkek, şiddeti işledikten sonra pişmanlık duyuyor ve ceza alıyorsa, cezalandırılmasındaki amacın ne olduğu sorusu akla geliyor. Cezalandırmak, sadece suçlu olduğu için değil, aynı zamanda diğer bireylere bir ders vermek için de yapılır. Peki, cezanın erkekleri ‘geri adım atmaya’ zorlamada etkili olup olmayacağı tartışılabilir.

Şiddet ve Toplumsal Cinsiyet Rolleri

Kadına yönelik şiddetin hukuki yönü dışında, toplumsal cinsiyet rollerinin de büyük bir etkisi var. Birçok erkek, şiddeti sadece güç gösterisi olarak görüp, ‘haklı’ oldukları düşüncesiyle kadınları mağdur edebiliyor. Toplumun kadına yüklediği ‘itaatkar’ ve ‘bağımlı’ rolü, kadınları hem psikolojik hem de fiziksel açıdan savunmasız hale getiriyor. Bu noktada, kadına şiddet uygulayan erkeğin hukuki süreçlerde aldığı cezanın önemi, toplumdaki erkek-kadın ilişkilerinin ne kadar sağlıklı olduğunu da gösteriyor.

Kadınlar, toplumda genellikle daha empatik ve insan odaklı bir yaklaşım sergileyebilirken, erkeklerin daha stratejik ve problem çözmeye dayalı yaklaşım sergiledikleri kabul edilir. Şiddet uygulayan bir erkek için, cezadan sonra ‘pişmanlık’ ve ‘duygusal iyileşme’ gerekçeleri sıklıkla ortaya atılmaktadır. Kadınların ise şiddet sonrasında çoğu zaman karşılaştığı psikolojik travmalar, sadece fiziksel değil, toplumsal normlara karşı da bir başkaldırıya dönüşebilir. Buradaki önemli soru şu: Erkeklerin fiziksel gücü, kadınların empatik yeteneklerini manipüle edebilir mi?

Ceza Sistemi: Yetersizlik ve Adaletin Farklı Yüzleri

Peki, sistem gerçekten adil mi? Erkekler, kadınlara karşı şiddet uyguladıklarında ne gibi cezalar almalı? Şu anda mevcut sistem, şiddet mağduru kadınları ne kadar güvence altına alabiliyor? Örneğin, cezai yaptırımlar, şiddet uygulayan erkeğin kişisel gelişimi ve topluma yeniden kazandırılmasında ne kadar etkili? Kadına şiddet uygulayan bir erkeğe verilen ceza, sadece ‘ceza vermek’ için değil, aynı zamanda toplumun kadına karşı olan bakış açısını değiştirmeyi hedeflemelidir.

Hukuk, her bireyin eşit haklara sahip olduğunu belirtse de, toplumda her bireyin hakları eşit şekilde korunmamaktadır. Ceza verildiğinde, uygulamadan sonra kadının güvenliğini sağlama konusunda ciddi boşluklar bulunuyor. Örneğin, şiddet mağduru kadınların barınma hakkı, eğitim hakkı ve iş bulma hakkı konusunda hala büyük zorluklar yaşanıyor. Tüm bu zorluklar, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda hukukun daha fazlasını yapması gerektiğini gösteriyor.

Şiddetle Mücadelede Sistematik Sorunlar

Kadına yönelik şiddetle mücadelede yalnızca cezai önlemlerle değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm süreciyle de başa çıkılmalıdır. Şiddet, sadece bir kadına fiziksel zarar vermekle sınırlı değildir, bu bir güç mücadelesidir. Kadına yönelik şiddet, toplumun erkek ve kadın rollerine dair yanlış algılarla beslenir. Buradaki kritik nokta, şiddeti sadece bireysel suç olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir hastalık olarak görmektir. Şiddet suçlarının cezalandırılması gerektiği tartışmasız bir gerçek olsa da, bu cezaların caydırıcı olup olmayacağı ise ayrı bir soru işaretidir.

Daha da önemli olan, şiddeti engellemek için mevcut sistemin daha etkili, sürdürülebilir ve kadınların kendilerini güvende hissetmeleri için ne gibi önlemler alması gerektiğidir. Kadına şiddet uygulayan erkeklerin cezalandırılması önemlidir, fakat bu cezaların bir toplumsal dönüşümü de beraberinde getirmesi gerekir.

Sonuç: Tartışmaya Değer Bir Soru

Hukukun ve cezaların rolü önemli, fakat toplumsal yapı ve bilinçlenme, bir kadının sadece fiziksel değil, duygusal ve psikolojik sağlığını da korumalıdır. Erkeğe verilecek cezanın ne kadar caydırıcı olduğu tartışılabilirken, kadına şiddet uygulayanların toplumsal düzeyde de nasıl ‘eğitilmesi’ gerektiği sorusu daha geniş bir perspektif gerektiriyor. Bütün bu süreçlerde erkeklerin şiddet kullanma biçimi ve kadınların travmalara karşı direnç gösterme şekli üzerine tartışmalara ne kadar daha odaklanmalıyız?

Sonuç olarak, şiddet uygulayan erkekler için önerilen cezaların ‘caydırıcılığını’ sorgulamak, cezaların sadece birer yaptırım aracı olarak değil, toplumsal dönüşümün bir aracı olarak görülmesini istemek de bizlerin görevi. Peki, gerçekten cezalar yeterli mi? Şiddeti sadece cezalandırarak mı çözeriz, yoksa toplumsal bir değişim süreciyle mi bu şiddeti ortadan kaldırabiliriz?
 
Üst