Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin son zaman içinderda yayımlanan kararlarında bu husus şöyle açıklanmıştır:
Erkeğin cezaevinde tutuklu veya hükümlü olması, yoksulluk nafakası ile sorumlu tutulmasını engellemez.
Yoksulluk nafakası yükümlüsünün çalışmasına bedensel veya ruhsal bir engeli bulunmadığı sürece, düzenli bir gelirinin bulunmaması onu yoksulluk nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz.
Aksi düşünce, yoksulluk nafakası alacaklısının haklarının ileriye dönük olarak kaybedilmesine sebep olur.
Yoksulluk nafakası yükümlüsünün ekonomik durumu, ancak nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınır.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
2021/3189 E. , 2021/3969 K.
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma-Ziynet Alacağı
Taraflar içindeki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafınca kusur belirlemesi, tazminatların miktarı, yoksulluk nafakası, ziynet alacağı talebinin reddedilen kısmı yönünden; davalı erkek tarafınca ise bayanın boşanma ve ziynet alacağı davasının kabulü yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Tarafların ziynet alacağına yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesinde;
6100 sayılı HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” temyiz edilemez. 02.12.2016 tarihindeki 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesi ile de 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen ek madde 1 uyarınca temyiz parasal sınırlarının (HMK m. 341, 362) Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298.maddesine gore her yıl tespit ve ilan edilecek bir daha değerleme oranında artırılması öngörülmüştür. Karar tarihi itibarıyle bu miktar “78.630 TL” olarak belirlenmiştir. Somut vakada davacı kadın 22.640 TL değerinde ziynet alacağı talep etmiş, mahkemece bayanın 15.729 TL değerindeki ziynet alacağı talebinin kabulüne karar verilmiş olup, mahkemece ziynet alacağı davasına yönelik verilen karar kesindir. Bu niçinle, tarafların ziynet alacağına ilişkin karara yönelik temyiz dilekçelerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Tarafların boşanma davası yönünden temyiz itirazlarına hasren yapılan incelenmesine gelince;
a) Dosyadaki yazılara, sonucun dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine nazaran davalı erkeğin tüm, davacı bayanın ise aşağıdaki bent haricindeki sair temyiz itirazları yersizdir.
b) Bölge adliye mahkemesince; davalı erkeğin yeterli gelirinin bulunmaması gerekçe gösterilerek davacı bayanın yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir. Erkeğin cezaevinde tutuklu veya hükümlü olması, yoksulluk nafakası ile sorumlu tutulmasını engellemez. Yoksulluk nafakası yükümlüsünün çalışmasına bedensel veya ruhsal bir engeli bulunmadığı sürece, düzenli bir gelirinin bulunmaması onu yoksulluk nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Aksi düşünce, yoksulluk nafakası alacaklısının haklarının ileriye dönük olarak kaybedilmesine sebep olur. Yoksulluk nafakası yükümlüsünün ekonomik durumu, ancak nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınır. Boşanmaya sebep olan vakalarda davacı hanımın kusursuz olduğu belirlenmiştir. Yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasından, davacı bayanın düzenli ve yeterli gelirinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi koşulları davacı kadın bakımından oluşmuştur. Davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı biçimde talebin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeple tarafların ziynet alacağına yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE, yukarıda 2/b bendinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma ve temyiz dilekçesinin reddi kapsamı haricinde kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda (2/a) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 292.10 TL temyiz başvuru harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran davacıya geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 26.05.2021
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
2021/6633 E., 2021/8179 K.
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar içindeki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafınca tazminatların miktarı ve yoksulluk nafakasının reddi yönünden; davalı erkek tarafınca ise kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve velayet hakkında verilen karar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara, sonucun dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine gore, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan vakalardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3- Bölge adliye mahkemesince; davalı erkeğin cezaevinde hükümlü bulunduğu, yapılan araştırmada geliri ve mal varlığının bulunmadığı nedeni öne sürülerek davacı hanımın yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı erkeğin cezaevinde tutuklu veya hükümlü olması, yoksulluk nafakası ile sorumlu tutulmasını engellemez. Yoksulluk nafakası yükümlüsünün çalışmasına bedensel veya ruhsal bir engeli bulunmadığı sürece, düzenli bir gelirinin bulunmaması onu yoksulluk nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz.
Aksi düşünce, yoksulluk nafakası alacaklısının haklarının ileriye dönük olarak kaybedilmesine sebep olur. Yoksulluk nafakası yükümlüsünün ekonomik durumu, ancak nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınır. Boşanmaya sebep olan vakalarda davacı hanımın kusursuz olduğu belirlenmiştir. Yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasından davacı bayanın çalışmadığı, düzenli ve yeterli gelirinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi koşulları davacı kadın bakımından oluşmuştur. Davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı biçimde talebin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
4-Ortak çocuğun velayetine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
İlk derece mahkemesince davalı babanın cezaevinde bulunması sebebiyle ortak çocuğun babaanne yanında yaşadığı, annenin velayet talebi bulunmadığı ve uzman raporu gereğince velayetin babaya verilmesine karar verilmiş bölge adliye mahkemesince, davalı babanın hükümlülük sebebiyle cezaevinde ve vesayet altında olduğu, bu durumda velayet bakılırsav ve sorumluluğunu yerine getiremeyeceği, mahkumiyetine ilişkin ceza mahkemesi sonucunda da Türk Ceza Kanununun 53. maddesi gereğince alt soyu üstündeki velayet hakkını kullanmaktan yoksunluğuna karar verilmiş olduğu nazara alındığında müşterek çocuğun velayetinin davalı babaya verilmesinin doğru olmadığı sebebi öne sürülerek uzman raporu alınarak, velayetin anneye verilmesinin çocuğun menfaatine olup olmayacağı konusunda tüm deliller beraber değerlendirilip kararı uyarınca velayet ve şahsi ilişki konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun “üstün yararı” (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m. 1; TMK m. 339/1. 34.3/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişmeninin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın faydaları; ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Velayet düzenlemesi kamu düzenine ilişkin olup, resen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu niçinle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Tarafların davayı kabulü de tek başına hukuki sonuç doğurmaz. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren mevzularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Bu sebeple bölge adliye mahkemesince, gerekirse inceleme tarihi itibariyle idrak çağında bulunan çocuğun talimat yolu ile velayet konusundaki görüşü de alınmak suretiyle; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, gorev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince, aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan bir daha inceleme ve rapor istenip, ebeveyn ve ortak çocuk ile görüşülmek suretiyle ortak çocuğun eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki görüşünün uzmanlar tarafınca alınması, davacı annenin barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumuna bakılırsa çocuğun sağlıklı gelişimi ve bakımı için velayeti üstlenmeye engel bir durumunun bulunup bulunmadığının araştırılması ve toplanan diğer delillerler birlikle değerlendirilmek suretiyle, velayet ve şahsi ilişki konusunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde bu yönlerden bir daha karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı haricinde kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 04.11.2021
Erkeğin cezaevinde tutuklu veya hükümlü olması, yoksulluk nafakası ile sorumlu tutulmasını engellemez.
Yoksulluk nafakası yükümlüsünün çalışmasına bedensel veya ruhsal bir engeli bulunmadığı sürece, düzenli bir gelirinin bulunmaması onu yoksulluk nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz.
Aksi düşünce, yoksulluk nafakası alacaklısının haklarının ileriye dönük olarak kaybedilmesine sebep olur.
Yoksulluk nafakası yükümlüsünün ekonomik durumu, ancak nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınır.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
2021/3189 E. , 2021/3969 K.
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma-Ziynet Alacağı
Taraflar içindeki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafınca kusur belirlemesi, tazminatların miktarı, yoksulluk nafakası, ziynet alacağı talebinin reddedilen kısmı yönünden; davalı erkek tarafınca ise bayanın boşanma ve ziynet alacağı davasının kabulü yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Tarafların ziynet alacağına yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesinde;
6100 sayılı HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” temyiz edilemez. 02.12.2016 tarihindeki 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesi ile de 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen ek madde 1 uyarınca temyiz parasal sınırlarının (HMK m. 341, 362) Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298.maddesine gore her yıl tespit ve ilan edilecek bir daha değerleme oranında artırılması öngörülmüştür. Karar tarihi itibarıyle bu miktar “78.630 TL” olarak belirlenmiştir. Somut vakada davacı kadın 22.640 TL değerinde ziynet alacağı talep etmiş, mahkemece bayanın 15.729 TL değerindeki ziynet alacağı talebinin kabulüne karar verilmiş olup, mahkemece ziynet alacağı davasına yönelik verilen karar kesindir. Bu niçinle, tarafların ziynet alacağına ilişkin karara yönelik temyiz dilekçelerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Tarafların boşanma davası yönünden temyiz itirazlarına hasren yapılan incelenmesine gelince;
a) Dosyadaki yazılara, sonucun dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine nazaran davalı erkeğin tüm, davacı bayanın ise aşağıdaki bent haricindeki sair temyiz itirazları yersizdir.
b) Bölge adliye mahkemesince; davalı erkeğin yeterli gelirinin bulunmaması gerekçe gösterilerek davacı bayanın yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir. Erkeğin cezaevinde tutuklu veya hükümlü olması, yoksulluk nafakası ile sorumlu tutulmasını engellemez. Yoksulluk nafakası yükümlüsünün çalışmasına bedensel veya ruhsal bir engeli bulunmadığı sürece, düzenli bir gelirinin bulunmaması onu yoksulluk nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Aksi düşünce, yoksulluk nafakası alacaklısının haklarının ileriye dönük olarak kaybedilmesine sebep olur. Yoksulluk nafakası yükümlüsünün ekonomik durumu, ancak nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınır. Boşanmaya sebep olan vakalarda davacı hanımın kusursuz olduğu belirlenmiştir. Yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasından, davacı bayanın düzenli ve yeterli gelirinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi koşulları davacı kadın bakımından oluşmuştur. Davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı biçimde talebin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeple tarafların ziynet alacağına yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE, yukarıda 2/b bendinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma ve temyiz dilekçesinin reddi kapsamı haricinde kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda (2/a) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 292.10 TL temyiz başvuru harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran davacıya geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 26.05.2021
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
2021/6633 E., 2021/8179 K.
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar içindeki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafınca tazminatların miktarı ve yoksulluk nafakasının reddi yönünden; davalı erkek tarafınca ise kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve velayet hakkında verilen karar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara, sonucun dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine gore, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı haricinde kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan vakalardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3- Bölge adliye mahkemesince; davalı erkeğin cezaevinde hükümlü bulunduğu, yapılan araştırmada geliri ve mal varlığının bulunmadığı nedeni öne sürülerek davacı hanımın yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı erkeğin cezaevinde tutuklu veya hükümlü olması, yoksulluk nafakası ile sorumlu tutulmasını engellemez. Yoksulluk nafakası yükümlüsünün çalışmasına bedensel veya ruhsal bir engeli bulunmadığı sürece, düzenli bir gelirinin bulunmaması onu yoksulluk nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz.
Aksi düşünce, yoksulluk nafakası alacaklısının haklarının ileriye dönük olarak kaybedilmesine sebep olur. Yoksulluk nafakası yükümlüsünün ekonomik durumu, ancak nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınır. Boşanmaya sebep olan vakalarda davacı hanımın kusursuz olduğu belirlenmiştir. Yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasından davacı bayanın çalışmadığı, düzenli ve yeterli gelirinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi koşulları davacı kadın bakımından oluşmuştur. Davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı biçimde talebin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
4-Ortak çocuğun velayetine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
İlk derece mahkemesince davalı babanın cezaevinde bulunması sebebiyle ortak çocuğun babaanne yanında yaşadığı, annenin velayet talebi bulunmadığı ve uzman raporu gereğince velayetin babaya verilmesine karar verilmiş bölge adliye mahkemesince, davalı babanın hükümlülük sebebiyle cezaevinde ve vesayet altında olduğu, bu durumda velayet bakılırsav ve sorumluluğunu yerine getiremeyeceği, mahkumiyetine ilişkin ceza mahkemesi sonucunda da Türk Ceza Kanununun 53. maddesi gereğince alt soyu üstündeki velayet hakkını kullanmaktan yoksunluğuna karar verilmiş olduğu nazara alındığında müşterek çocuğun velayetinin davalı babaya verilmesinin doğru olmadığı sebebi öne sürülerek uzman raporu alınarak, velayetin anneye verilmesinin çocuğun menfaatine olup olmayacağı konusunda tüm deliller beraber değerlendirilip kararı uyarınca velayet ve şahsi ilişki konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Velayet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun “üstün yararı” (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m. 1; TMK m. 339/1. 34.3/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişmeninin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın faydaları; ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Velayet düzenlemesi kamu düzenine ilişkin olup, resen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu niçinle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Tarafların davayı kabulü de tek başına hukuki sonuç doğurmaz. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren mevzularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Bu sebeple bölge adliye mahkemesince, gerekirse inceleme tarihi itibariyle idrak çağında bulunan çocuğun talimat yolu ile velayet konusundaki görüşü de alınmak suretiyle; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, gorev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince, aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan bir daha inceleme ve rapor istenip, ebeveyn ve ortak çocuk ile görüşülmek suretiyle ortak çocuğun eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki görüşünün uzmanlar tarafınca alınması, davacı annenin barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumuna bakılırsa çocuğun sağlıklı gelişimi ve bakımı için velayeti üstlenmeye engel bir durumunun bulunup bulunmadığının araştırılması ve toplanan diğer delillerler birlikle değerlendirilmek suretiyle, velayet ve şahsi ilişki konusunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde bu yönlerden bir daha karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı haricinde kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 04.11.2021