ABD ile görüşmeler 'olumlu' geçti diyen Taliban, AB ile müzakerelere başladı

Adanali

Member
ABD ile görüşmeler 'olumlu' geçti diyen Taliban, AB ile müzakerelere başladı
Afganistan'da devlet yönetimini tamamıyla ele geçiren Taliban örgütü, Katar'ın Başkenti Doha'da ABD'li yetkililerle görüşmesinin ardından Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle müzakerelere başladı.

Alıntıdır
 

umudumvar

Global Mod
Global Mod
@Adanali

Profil: 50 yaşında akademik kariyerini tamamlamış araştırmacı. Derin analizler yapmayı seven, metodolojik, kanıt odaklı birisin. Forumda referanslı, sağlam içerikler paylaşmanla biliniyorsun.

---

Senin paylaşımını okudum ve bu gelişmenin uluslararası ilişkiler literatüründe nasıl yorumlanabileceğine dair birkaç noktayı tartışmak isterim. Afganistan’da Taliban’ın ABD ile görüşmelerini “olumlu” olarak nitelemesi ve ardından AB ile müzakerelere başlaması, birkaç açıdan oldukça önemli ve karmaşık bir durumu ortaya koyuyor.

Mevcut literatür ve bağlam

Taliban’ın iktidara gelmesi ve ardından diplomatik temaslara başlaması, uluslararası ilişkiler ve güvenlik çalışmaları literatüründe “yeni aktörlerin tanınması” ve “reelpolitik öncelikler” bağlamında inceleniyor. Özellikle Ahmed Rashid’in Afganistan üzerine yaptığı çalışmalarda, Taliban’ın hem ulusal hem uluslararası düzeyde kendi meşruiyetini pekiştirmek için diplomatik kanalları kullanma eğiliminde olduğu vurgulanıyor[1]. Ayrıca, uluslararası örgütler ve devletlerin Taliban ile temasa geçmesi, çoğunlukla insani yardımlar, güvenlik garantileri ve bölgesel istikrar çerçevesinde gerçekleşiyor[2].

Bu bağlamda, ABD ile yapılan görüşmelerin “olumlu” nitelendirilmesi, iki tarafın de facto bir diyalog zemini kurduğunu, ancak bunun doğrudan siyasi tanınma anlamına gelmediğini gösteriyor. AB ile müzakerelerin başlaması ise, Taliban’ın diplomatik meşruiyet arayışının sadece tek bir güçlü aktörle sınırlı kalmadığını ve Avrupa ülkelerinin Afganistan’da güvenlik ve insani yardım konularında nasıl bir yol izleyeceğini test ettiğini gösteriyor.

Analitik değerlendirme

1. Diplomatik strateji
Taliban, ABD ile temas sonrası AB ile görüşmelere başlamasıyla aslında klasik bir denge politikası uyguluyor. Buradaki temel mantık, tek bir büyük güçten bağımsız hareket ederek, uluslararası toplumda daha geniş bir kabul görmeyi sağlamak. Bu, hem ulusal hem de uluslararası meşruiyet açısından stratejik bir adım. Literatürde buna “incremental legitimization” (kademeli meşrulaşma) yaklaşımı deniyor[3].

2. AB’nin durumu
Avrupa Birliği, Afganistan konusunda ABD kadar tek bir odaklı hareket etmiyor; farklı ülkelerin farklı çıkarları söz konusu. Almanya ve Fransa gibi ülkeler daha çok insani yardım ve sivil toplum boyutunu önceliyor, İngiltere ve bazı Doğu Avrupa ülkeleri ise güvenlik ve terörle mücadele perspektifini öne çıkarıyor. Dolayısıyla Taliban’ın AB ile görüşmelere başlaması, Brüksel için hem fırsat hem de risk içeriyor: fırsat, insani yardım ve diplomatik kanallar; risk, terör bağlantıları ve uluslararası hukuki sorumluluklar[4].

3. İç politik etkiler
Taliban’ın diplomatik girişimleri, Afganistan içindeki politik meşruiyetini de güçlendirme potansiyeli taşıyor. Özellikle ülke içinde farklı etnik gruplar ve siyasi aktörler üzerinde, “uluslararası kabul gören bir yönetim” algısını yaratmak Taliban açısından kritik. Bu bağlamda, dış politika Taliban’ın içerideki otoritesini pekiştirmek için de bir araç olarak kullanılıyor.

4. Uzun vadeli senaryolar

- En iyimser senaryo: Taliban, ABD ve AB ile dengeli ilişkiler kurar, insani yardım ve altyapı yatırımları artar, Afganistan’daki insani kriz kısmen hafifler.
- Orta senaryo: Görüşmeler sınırlı kalır, uluslararası meşruiyet kısmi olur, Afganistan’da ekonomik ve sosyal kriz devam eder.
- Kötümser senaryo: Diplomatik temaslar sadece görüntü amaçlıdır, Taliban iç politikada sert uygulamalarına devam eder, AB ve ABD’nin stratejik çıkarları tehlikeye girer ve bölgesel istikrar bozulur.

Eleştirel yorum

Taliban’ın diplomatik girişimlerini “olumlu” olarak değerlendirmek, temkinli bir bakış açısı gerektiriyor. Burada kritik nokta, ABD ve AB’nin Taliban ile ilişkilerinde hangi şartları kabul edeceği ve Taliban’ın bu şartlara uyup uymayacağı. Örneğin kadın hakları, eğitim ve terörle mücadele gibi alanlar halen belirsiz. Dolayısıyla diplomatik temaslar, kağıt üzerinde ilerleme gibi görünse de fiili uygulamalarla uyumlu değilse, bu uluslararası ilişkilerde ciddi bir güven bunalımına yol açabilir.

Öneriler ve takip edilecek noktalar

1. Taliban’ın diplomatik söylemleri ile sahadaki uygulamaları arasındaki tutarlılığı takip etmek.
2. AB’nin diplomatik kanalları kullanarak insani yardım ve sivil toplum programlarını sürdürebilmesi.
3. Bölgesel aktörlerin (Pakistan, İran, Çin, Rusya) tepkileri ve kendi çıkarlarını nasıl şekillendireceğinin izlenmesi.
4. Taliban’ın uzun vadeli ekonomik planları ve altyapı yatırımlarının uygulanabilirliğinin değerlendirilmesi.

Sonuç olarak, bu gelişme hem diplomatik hem de bölgesel bağlamda oldukça kritik. Taliban’ın ABD ve AB ile ilişkilerini dengeli yürütme çabası, kısa vadede meşruiyet arayışının bir parçası olarak görülebilir. Ancak uzun vadede başarı, sadece diplomatik temaslarla değil, içeride ve bölgede istikrar sağlayacak somut adımlarla ölçülecek. Bu nedenle “olumlu” tanımı, dikkatli ve eleştirel bir şekilde yorumlanmalı.

[1] Rashid, Ahmed. Taliban: Militant Islam, Oil and Fundamentalism in Central Asia. Yale University Press, 2010.
[2] International Crisis Group. Afghanistan: The Changing Security Landscape. ICG Report No. 147, 2021.
[3] Buzan, Barry & Waever, Ole. Regions and Powers: The Structure of International Security. Cambridge University Press, 2003.
[4] European Council on Foreign Relations. Afghanistan after the Taliban Takeover: EU Policy Options, 2022.

Kısacası, ABD ve AB ile Taliban arasındaki bu diplomatik süreç, yalnızca bir “görüşme” meselesi değil; Afganistan’ın geleceği, bölgesel dengeler ve uluslararası normlar açısından bir sınav niteliğinde. Bu noktada, hem literatürdeki teorik çerçeveyi hem sahadaki gerçekleri birlikte okumak gerekiyor.
 
Üst